Farkında Olmadan Yakalandığımız ve Bizi Bitiren 10 Hastalık
Gönderilme zamanı: 20 Kas 2019 10:01
Eûzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. ALLAH’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurât Suresi: 10)
Hayatımızda bir kere bile olsa -farkında olalım ya da olmayalım, isteyelim ya da istemeyelim- çoğumuzun yakalandığı ve kardeşliğimize zarar verip, bizi “biz” olmaktan “ben” olmaya iten birçok hastalık var ve biz, onları tevbe ile kendimizden arındırmadığımız taktirde İslam cemaatinin oluşmasına engel olacağımızı bilmeliyiz. Peki bu önemli hastalıklar nelerdir?
Biz, bugün Kur’an’a şöyle bir nazarla baksak ve desek ki “Ey Aziz Kitabımız! Kardeşliği yıkan hastalıklar nedir, onları bize ver” desek bize birçok hastalıkla beraber bu 10 hastalığı verir:
1. Ayıplamak ve Aşağılamak
Kardeşinin ayıplarını ortaya koymak ve onu toplum içerisinde onurunu, izzetini ayaklar altına almak kardeşliğimizi yıkan önemli bir hastalıktır. Fussilet Suresi, 34-35. ayetler, bu hastalığa farklı bir çerçeveden yaklaşır; menfi olarak nasıl olması gerektiği konusunda bize güzel bir ipucu verir:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur.” (Fussilet Suresi: 34-35)
Müslüman bir kardeşimizin yaptığı yanlış davranışı görüp de onu ulu orta rezil edecek şekilde ayıplamak yerine güzel bir hitapla ve baş başa iken uyarmak gerekmektedir. Unutulmamalı ki hepimiz beşeriz ve hata yapabiliriz; bir gün kendimizi ayıpladığımız o hatayı yaparken bulabiliriz.
2. Alay Etmek ve Karalamak
İslâm’da her ferdin haysiyet ve şerefinin dokunulmazlığı vardır. Ferdin manevî hayatının temelini oluşturan ırz, şeref, haysiyet ve namus duyguları lekelenemez. Bu sebeple İslam, Müslümanların duygu ve düşüncelerini Kur’an-ı Kerîm vasıtasıyla garanti altına alır ve bizi uyarır:
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurât Suresi: 11)
“Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!” (Hümeze Suresi: 1-2)
3. Koğuculuk Yapmak, Laf Taşımak
Ondan alıp, ona laf götürmenin ALLAH katında ne kadar ağır bir cürüm olduğunu ve kardeşliği yıkan nasıl bir hastalık olduğunu Kalem Suresi’nin 11. ayeti ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis-i şerifi bize şöyle anlatır:
“Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.” (Kalem Suresi: 10-14)
Laf taşımanın Kur’an’daki karşılığı “nemime”dir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de Buhari’de geçen hadiste “Nemime yapan (birinden laf alıp, başka birine götüren) cennet yüzü göremez” diyor. Bu hastalık da çok ciddi, bizi sarsması gereken, uykularımızı kaçırması gereken bir hastalıktır.
laf taşıma-koğuculuk
4. Sû-izanda Bulunmak, Kötü Düşünceler Beslemek
Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşleri hakkında iyi niyet (hüsn-üzan) beslemelidir. Zira bu dinimizin gereğidir. Ayrıca fitnenin def’i böyle bir tutumu gerekli kılmaktadır. Birbirimiz hakkında iyi düşünmeli ve birbirimize müminler olarak güvenmeliyiz. Aksi halde, bir kişi hakkında sû-izanda (kötü niyette) bulunduğumuzda günah işlemiş ve fitneye davetiye çıkarmış oluruz.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! ALLAH’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ALLAH tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât Suresi: 12)
Enes b. Mâlik’in rivâyet ettiği sahih bir hadiste ise Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şu nasihatlerde bulunmaktadır:
“Birbirinizle kinleşmeyiniz, hasetleşmeyiniz birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey ALLAH’ın kulları kardeş olunuz…” (Buhârî, Edeb: 57; Feraiz: 2; Müslim, Birr: 23; Tirmizi, Birr: 24)
5. İftira Atmak, Atılmış İftirayı Yaymak
Sadece iftira atmak değil, bizim atmadığımız ama başkalarının attığı ve bizim de onu yayıp, RT’leyip (retweet) ya da beğendiğimiz de iftiradır. Nisâ Suresi’nin 112. ayetinde Rabbimiz, bizi bu konuda ciddi şekilde uyarmıştır:
“Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisâ Suresi: 112)
Özellikle teknolojinin hızla geliştiği ve iletişimin bir tık’la çok kolay bir şekilde sağlandığı bu çağda, şeytan elinden geleni yapıp atılan bir iftirayı yaymamız için uğraşırken bizler de Nur Suresi 11-16. ayetlerini aklımıza ve kalbimize kazıyıp şeytanın oyunlarına kapılmamalıyız. Hangi konuda olursa olsun attığımız her tweetin, retweetin ya da paylaşıp, beğendiğimiz her gönderinin sorgulanacağını unutmamalıyız..
“O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o, sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, ‘Bu, apaçık bir iftiradır’ deselerdi ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Madem ki şahit getirmediler; işte onlar ALLAH yanında yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünya ve ahirette ALLAH’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, ALLAH katında büyük bir günahtır. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, ‘Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız ALLAH’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır‘ deseydiniz ya!” (Nur Suresi: 11-16)
6. Kibirlenmek, Büyüklenmek
“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü ALLAH, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!” (Lokmân Suresi: 18-19)
7. Çirkin Lakaplar Takmak ve İncitmek
Karşıdaki insanın şerefine, izzetine, insan olma onuruna dil uzatacak, toplum içerisinde onu küçük düşürecek ve o söylendiği zaman da rahatsız olacak lakaplarla onu anmak da kardeşliğimizi bitiren en önemli hastalıklardandır.
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurât Suresi: 11)
8. Çirkin Sözler Söylemek ve Sövmek
Günlük stresimizin etkisiyle en ufak bir hatasında bile karşımızdakine çirkin sözler söyleyebiliyorsak bu hastalık da bizi sarmış demektir.. Trafikte, işte, markette, evde ve hayatın birçok alanında kavga, çirkin söz ve davranışlarda bulunanların sayısı oldukça fazla ve bunu önlememizin yolu da kendimizi kontrol altına almamızdır. Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hadis-i şerifi bizlere bir uyarıdır:
“Bir kişiye, Müslüman kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak yeter.” (Müslim, I, 32)
Ayrıca Rabbimiz, sadece Müslümanlara değil kafirlere bile sövmememiz gerektiğini bize bildirmiştir:
“Onların, ALLAH’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce ALLAH’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rabblerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.” (En’âm Suresi: 108)
9. Lanet Etmek, Beddua Etmek
Bir Müslüman, karşısındaki günahkâr bir Müslüman da olsa beddua etmekten sakınmalıdır. Zira, Müslümana lanet etmenin boyutunu Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere hadis-i şeriflerinde şöyle bildirmektedir:
“…Mü’mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir.” (Buhârî, Cenâiz: 84, Müslim, Îmân: 176, 177)
“Birbirinize ALLAH’ın lâneti, gazâbı ve cehennem azâbı ile lânet ve beddua etmeyiniz!” (Ebû Dâvûd, Edeb: 45; Tirmizî, Birr: 48)
“Olgun mü’min, yerici, lânetçi, kötü iş ve kötü söz sahibi olamaz.” (Tirmizî, Birr: 48)
Kötü ahlâkın göstergesi olan bu gibi davranışların ve özellikle lânetçiliğin en büyük tehlikesi, o lânetin sonuçta lânetçiye dönmesidir:
“Kul, herhangi bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar. Semânın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lânete lâyık ise onda kalır, değilse lânet edene döner.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 45; Tirmizî, Birr: 48)
10. Gıybet (Dedikodu) Etmek
Gıybet (dedikodu) etmek, yakalandığımız en amansız ve ciddi bir biçimde topluma zarar veren hastalıktır. Saydığımız diğer hastalıkları tetikleyen de gıybettir.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! ALLAH’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ALLAH tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât Suresi: 12)
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, gıybet yapmayı ‘ölmüş kardeşinin etini yemek’ olarak tasvir etmiştir. O kimseyi (manevi anlamda) öldüren de sonra etini parça parça yiyen de gıybet yapan kişidir, gıybet yaptıkça kendini de öldürür. Ve gıybet; bulaşıcı virüs gibi etrafa da bulaşır, zamanla toplumu yok edecek hâle getirir. Gıybet, günahların en münafığı, en kötüsü, en alçağı ve en fecisidir. Bu nedenle gıybetten kanserden sakınır gibi sakınmalı, bir söz söyleyeceğimiz zaman iki kere düşünüp de konuşmalıyız. Unutmamamız ve dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta da mesajlarımız ve Whatsapp gruplarımızdaki sohbetlerimizden de sorguya çekileceğimizdir..
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. ALLAH’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurât Suresi: 10)
Hayatımızda bir kere bile olsa -farkında olalım ya da olmayalım, isteyelim ya da istemeyelim- çoğumuzun yakalandığı ve kardeşliğimize zarar verip, bizi “biz” olmaktan “ben” olmaya iten birçok hastalık var ve biz, onları tevbe ile kendimizden arındırmadığımız taktirde İslam cemaatinin oluşmasına engel olacağımızı bilmeliyiz. Peki bu önemli hastalıklar nelerdir?
Biz, bugün Kur’an’a şöyle bir nazarla baksak ve desek ki “Ey Aziz Kitabımız! Kardeşliği yıkan hastalıklar nedir, onları bize ver” desek bize birçok hastalıkla beraber bu 10 hastalığı verir:
1. Ayıplamak ve Aşağılamak
Kardeşinin ayıplarını ortaya koymak ve onu toplum içerisinde onurunu, izzetini ayaklar altına almak kardeşliğimizi yıkan önemli bir hastalıktır. Fussilet Suresi, 34-35. ayetler, bu hastalığa farklı bir çerçeveden yaklaşır; menfi olarak nasıl olması gerektiği konusunda bize güzel bir ipucu verir:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur.” (Fussilet Suresi: 34-35)
Müslüman bir kardeşimizin yaptığı yanlış davranışı görüp de onu ulu orta rezil edecek şekilde ayıplamak yerine güzel bir hitapla ve baş başa iken uyarmak gerekmektedir. Unutulmamalı ki hepimiz beşeriz ve hata yapabiliriz; bir gün kendimizi ayıpladığımız o hatayı yaparken bulabiliriz.
2. Alay Etmek ve Karalamak
İslâm’da her ferdin haysiyet ve şerefinin dokunulmazlığı vardır. Ferdin manevî hayatının temelini oluşturan ırz, şeref, haysiyet ve namus duyguları lekelenemez. Bu sebeple İslam, Müslümanların duygu ve düşüncelerini Kur’an-ı Kerîm vasıtasıyla garanti altına alır ve bizi uyarır:
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurât Suresi: 11)
“Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!” (Hümeze Suresi: 1-2)
3. Koğuculuk Yapmak, Laf Taşımak
Ondan alıp, ona laf götürmenin ALLAH katında ne kadar ağır bir cürüm olduğunu ve kardeşliği yıkan nasıl bir hastalık olduğunu Kalem Suresi’nin 11. ayeti ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis-i şerifi bize şöyle anlatır:
“Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.” (Kalem Suresi: 10-14)
Laf taşımanın Kur’an’daki karşılığı “nemime”dir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de Buhari’de geçen hadiste “Nemime yapan (birinden laf alıp, başka birine götüren) cennet yüzü göremez” diyor. Bu hastalık da çok ciddi, bizi sarsması gereken, uykularımızı kaçırması gereken bir hastalıktır.
laf taşıma-koğuculuk
4. Sû-izanda Bulunmak, Kötü Düşünceler Beslemek
Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşleri hakkında iyi niyet (hüsn-üzan) beslemelidir. Zira bu dinimizin gereğidir. Ayrıca fitnenin def’i böyle bir tutumu gerekli kılmaktadır. Birbirimiz hakkında iyi düşünmeli ve birbirimize müminler olarak güvenmeliyiz. Aksi halde, bir kişi hakkında sû-izanda (kötü niyette) bulunduğumuzda günah işlemiş ve fitneye davetiye çıkarmış oluruz.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! ALLAH’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ALLAH tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât Suresi: 12)
Enes b. Mâlik’in rivâyet ettiği sahih bir hadiste ise Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şu nasihatlerde bulunmaktadır:
“Birbirinizle kinleşmeyiniz, hasetleşmeyiniz birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey ALLAH’ın kulları kardeş olunuz…” (Buhârî, Edeb: 57; Feraiz: 2; Müslim, Birr: 23; Tirmizi, Birr: 24)
5. İftira Atmak, Atılmış İftirayı Yaymak
Sadece iftira atmak değil, bizim atmadığımız ama başkalarının attığı ve bizim de onu yayıp, RT’leyip (retweet) ya da beğendiğimiz de iftiradır. Nisâ Suresi’nin 112. ayetinde Rabbimiz, bizi bu konuda ciddi şekilde uyarmıştır:
“Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisâ Suresi: 112)
Özellikle teknolojinin hızla geliştiği ve iletişimin bir tık’la çok kolay bir şekilde sağlandığı bu çağda, şeytan elinden geleni yapıp atılan bir iftirayı yaymamız için uğraşırken bizler de Nur Suresi 11-16. ayetlerini aklımıza ve kalbimize kazıyıp şeytanın oyunlarına kapılmamalıyız. Hangi konuda olursa olsun attığımız her tweetin, retweetin ya da paylaşıp, beğendiğimiz her gönderinin sorgulanacağını unutmamalıyız..
“O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o, sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, ‘Bu, apaçık bir iftiradır’ deselerdi ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Madem ki şahit getirmediler; işte onlar ALLAH yanında yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünya ve ahirette ALLAH’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, ALLAH katında büyük bir günahtır. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, ‘Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız ALLAH’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır‘ deseydiniz ya!” (Nur Suresi: 11-16)
6. Kibirlenmek, Büyüklenmek
“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü ALLAH, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!” (Lokmân Suresi: 18-19)
7. Çirkin Lakaplar Takmak ve İncitmek
Karşıdaki insanın şerefine, izzetine, insan olma onuruna dil uzatacak, toplum içerisinde onu küçük düşürecek ve o söylendiği zaman da rahatsız olacak lakaplarla onu anmak da kardeşliğimizi bitiren en önemli hastalıklardandır.
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurât Suresi: 11)
8. Çirkin Sözler Söylemek ve Sövmek
Günlük stresimizin etkisiyle en ufak bir hatasında bile karşımızdakine çirkin sözler söyleyebiliyorsak bu hastalık da bizi sarmış demektir.. Trafikte, işte, markette, evde ve hayatın birçok alanında kavga, çirkin söz ve davranışlarda bulunanların sayısı oldukça fazla ve bunu önlememizin yolu da kendimizi kontrol altına almamızdır. Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hadis-i şerifi bizlere bir uyarıdır:
“Bir kişiye, Müslüman kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak yeter.” (Müslim, I, 32)
Ayrıca Rabbimiz, sadece Müslümanlara değil kafirlere bile sövmememiz gerektiğini bize bildirmiştir:
“Onların, ALLAH’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce ALLAH’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rabblerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.” (En’âm Suresi: 108)
9. Lanet Etmek, Beddua Etmek
Bir Müslüman, karşısındaki günahkâr bir Müslüman da olsa beddua etmekten sakınmalıdır. Zira, Müslümana lanet etmenin boyutunu Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere hadis-i şeriflerinde şöyle bildirmektedir:
“…Mü’mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir.” (Buhârî, Cenâiz: 84, Müslim, Îmân: 176, 177)
“Birbirinize ALLAH’ın lâneti, gazâbı ve cehennem azâbı ile lânet ve beddua etmeyiniz!” (Ebû Dâvûd, Edeb: 45; Tirmizî, Birr: 48)
“Olgun mü’min, yerici, lânetçi, kötü iş ve kötü söz sahibi olamaz.” (Tirmizî, Birr: 48)
Kötü ahlâkın göstergesi olan bu gibi davranışların ve özellikle lânetçiliğin en büyük tehlikesi, o lânetin sonuçta lânetçiye dönmesidir:
“Kul, herhangi bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar. Semânın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lânete lâyık ise onda kalır, değilse lânet edene döner.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 45; Tirmizî, Birr: 48)
10. Gıybet (Dedikodu) Etmek
Gıybet (dedikodu) etmek, yakalandığımız en amansız ve ciddi bir biçimde topluma zarar veren hastalıktır. Saydığımız diğer hastalıkları tetikleyen de gıybettir.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! ALLAH’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ALLAH tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât Suresi: 12)
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, gıybet yapmayı ‘ölmüş kardeşinin etini yemek’ olarak tasvir etmiştir. O kimseyi (manevi anlamda) öldüren de sonra etini parça parça yiyen de gıybet yapan kişidir, gıybet yaptıkça kendini de öldürür. Ve gıybet; bulaşıcı virüs gibi etrafa da bulaşır, zamanla toplumu yok edecek hâle getirir. Gıybet, günahların en münafığı, en kötüsü, en alçağı ve en fecisidir. Bu nedenle gıybetten kanserden sakınır gibi sakınmalı, bir söz söyleyeceğimiz zaman iki kere düşünüp de konuşmalıyız. Unutmamamız ve dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta da mesajlarımız ve Whatsapp gruplarımızdaki sohbetlerimizden de sorguya çekileceğimizdir..