Aşkın Dili "Boşluk" Kaldırmaz
Gönderilme zamanı: 09 Eki 2019 12:10
Dün öğle saatlerinde televizyon kanallarından birinde bir söz duydum. O sırada televizyon izlemiyordum, gazetedeki arkadaşlardan biri televizyonunun sesini fazlaca açmıştı. Bu nedenle sözü kimin söylediğini bilemiyorum. Ancak anlayabildiğim kadarıyla bir psikolog ile yapılan bir söyleşiydi.
Duyduğum söz şuydu: “İnsanların başına ne gelirse, yeterince konuşamıyor olmalarından gelir.”
Ve değişik örnekler sıralıyordu konuşmacı: Eğer iki insan oturup güzel güzel konuşmayı başarabilirlerse kavga etmelerine gerek kalmaz. Sevgililer daha uzun süre birlikte mutlu olurlar vs.
“Sevgi sözcükleri” isimli bir kitapta Amerikalı deneme yazarı Ralph Waldo Emerson’un şu cümlesinin altını çizmişim: “En derine ulaşan ve bütün hastalıkları tedavi eden müzik yürekten konuşmaktır.”
Benim gibi az konuşmasıyla tanınan birisinin, bu sözün altını kırmızı kalemle neden çizdiğini açıklamak o kadar kolay değil elbette.
Ancak şunun da altını çizmeliyim ki, yaşamımın bana öğrettiği önemli şeylerden birisi de bu aslında: “Derine ulaşan” sözler söylemek için laf kalabalığına gerek yok!
En az, daha çoktur
Bu konuda da “minimalist” bir yaklaşımı benimsiyorum: En az, daha çoktur!
Çoğu zaman “laf kalabalığı” içinde söylemek istediğiniz esas şeylerin gürültüye gideceği ihtimalini görmezden gelmemek gerekiyor. Ve bu durum özellikle de siyasetçiler ile gazetecilerin kulaklarına küpe olmalı...
Eski bir gazete patronunun şöyle söylediği rivayet edilir, ben ağzından duymadım: Çok konuşursanız nasıl salak bir insan olduğunuz daha çabuk anlaşılır!
Alain de Botton, “Aşk Üzerine” adlı kitabında kadın kahramanı Chloe’’nin ağzından şöyle söylüyor: “İnsan konuşa konuşa sorun yaratabilir.”
Şöyle yazıyor de Botton: “Aşırı duygusallığa genelde gösterdiği dirençle, Chloe aşk sözcüklerini duymak istemediği için değil de vereceği karşılığın klişeyle duygusal çıplaklık arasında gidip gelmesi tehlikesinden korktuğu için şakayla geçiştirirdi olsa olsa... duygusuz olmasından kaynaklanıyordu bu, ama (aşkın belirlediği) romantiğin o çok kullanılmış sosyal dilini konuşamayacak kadar gizliyordu duygularını. Tuhaftı ama bana yönlendirilmiş olan duygularını, benim bilmem gerekmiyordu.”
“Susmak” aşkı zehirler
Aşkı sözcüklere dökmekte zorlanmanın ya da bundan bilinçli olarak kaçınmanın sakıncaları da yok değil elbette.
Böyle olduğunda, sizin söylemediğiniz sözcükler, konuşmanızın içine karşınızdaki insan tarafından yerleştiriliyor.
Daha çok yabancı dil sınavlarında rastladığımız türden bir “cümle içindeki boşlukları doldurunuz” meselesine dönüşüyor, karşılıklı iletişim çabası...
Bunun yaratabileceği en büyük sakınca da aşkın doğasında yatıyor. Çünkü aşık kişi, bir yandan da “güvensiz” diyebileceğimiz davranışlar içinde de olabiliyor.
Karşısındaki insanın sevgisinden emin olamamaktan başlayıp, en basitinden “kaba kıskançlığa” kadar ulaşan bir güvensizlikten söz ediyorum...
Davranışlarınızdan sizin aklınızdan bile geçirmediğiniz anlamlar çıkarılıyor, bunların üzerine kırgınlıklar, küskünlükler inşa ediliyor.
Bunun aşk ilişkisini zehirleyen, aşıklara yaşamı dar eden bir durum olduğu da çok açık.
Galiba en doğrusu, cümlelerin içinde boşluklar bırakmayacak kadar konuşabilmek.
Ama yine tekrarlayayım, sırf “iletişim kuracağım” diye konuşmayı bir söz salatasına çevirmek de hiç konuşmamak kadar zararlı olmalı, insan ilişkilerinde...
Mehmet Y. YILMAZ
Duyduğum söz şuydu: “İnsanların başına ne gelirse, yeterince konuşamıyor olmalarından gelir.”
Ve değişik örnekler sıralıyordu konuşmacı: Eğer iki insan oturup güzel güzel konuşmayı başarabilirlerse kavga etmelerine gerek kalmaz. Sevgililer daha uzun süre birlikte mutlu olurlar vs.
“Sevgi sözcükleri” isimli bir kitapta Amerikalı deneme yazarı Ralph Waldo Emerson’un şu cümlesinin altını çizmişim: “En derine ulaşan ve bütün hastalıkları tedavi eden müzik yürekten konuşmaktır.”
Benim gibi az konuşmasıyla tanınan birisinin, bu sözün altını kırmızı kalemle neden çizdiğini açıklamak o kadar kolay değil elbette.
Ancak şunun da altını çizmeliyim ki, yaşamımın bana öğrettiği önemli şeylerden birisi de bu aslında: “Derine ulaşan” sözler söylemek için laf kalabalığına gerek yok!
En az, daha çoktur
Bu konuda da “minimalist” bir yaklaşımı benimsiyorum: En az, daha çoktur!
Çoğu zaman “laf kalabalığı” içinde söylemek istediğiniz esas şeylerin gürültüye gideceği ihtimalini görmezden gelmemek gerekiyor. Ve bu durum özellikle de siyasetçiler ile gazetecilerin kulaklarına küpe olmalı...
Eski bir gazete patronunun şöyle söylediği rivayet edilir, ben ağzından duymadım: Çok konuşursanız nasıl salak bir insan olduğunuz daha çabuk anlaşılır!
Alain de Botton, “Aşk Üzerine” adlı kitabında kadın kahramanı Chloe’’nin ağzından şöyle söylüyor: “İnsan konuşa konuşa sorun yaratabilir.”
Şöyle yazıyor de Botton: “Aşırı duygusallığa genelde gösterdiği dirençle, Chloe aşk sözcüklerini duymak istemediği için değil de vereceği karşılığın klişeyle duygusal çıplaklık arasında gidip gelmesi tehlikesinden korktuğu için şakayla geçiştirirdi olsa olsa... duygusuz olmasından kaynaklanıyordu bu, ama (aşkın belirlediği) romantiğin o çok kullanılmış sosyal dilini konuşamayacak kadar gizliyordu duygularını. Tuhaftı ama bana yönlendirilmiş olan duygularını, benim bilmem gerekmiyordu.”
“Susmak” aşkı zehirler
Aşkı sözcüklere dökmekte zorlanmanın ya da bundan bilinçli olarak kaçınmanın sakıncaları da yok değil elbette.
Böyle olduğunda, sizin söylemediğiniz sözcükler, konuşmanızın içine karşınızdaki insan tarafından yerleştiriliyor.
Daha çok yabancı dil sınavlarında rastladığımız türden bir “cümle içindeki boşlukları doldurunuz” meselesine dönüşüyor, karşılıklı iletişim çabası...
Bunun yaratabileceği en büyük sakınca da aşkın doğasında yatıyor. Çünkü aşık kişi, bir yandan da “güvensiz” diyebileceğimiz davranışlar içinde de olabiliyor.
Karşısındaki insanın sevgisinden emin olamamaktan başlayıp, en basitinden “kaba kıskançlığa” kadar ulaşan bir güvensizlikten söz ediyorum...
Davranışlarınızdan sizin aklınızdan bile geçirmediğiniz anlamlar çıkarılıyor, bunların üzerine kırgınlıklar, küskünlükler inşa ediliyor.
Bunun aşk ilişkisini zehirleyen, aşıklara yaşamı dar eden bir durum olduğu da çok açık.
Galiba en doğrusu, cümlelerin içinde boşluklar bırakmayacak kadar konuşabilmek.
Ama yine tekrarlayayım, sırf “iletişim kuracağım” diye konuşmayı bir söz salatasına çevirmek de hiç konuşmamak kadar zararlı olmalı, insan ilişkilerinde...
Mehmet Y. YILMAZ